Ilgın Niron

Biraz Yemek, Biraz Tasarım

 


Dün bir arkadaşıma çaya davetliydim. Öğleden sonra olduğu için çocukları evdeydi. Ben de giderken onların sevebileceği lezzetli bir şeyler almak istedim. Ufak tefek atıştırmalık yiyeceklerin yanında marketten en sevdiğim markanın ambalajlı sütünü aldım. Süt, bizim evde çok tüketildiği için artık her alışverişlerimde sanırım hiç düşünmeden sepete ekliyorum.

Evlerine gittiğimde arkadaşım torbaları boşaltırken sütleri kendime aldığımı sanınca biraz şaşırdım. Meğer çocukları süt “sevmezmiş”. Benim düşünceme göre, çocuklar bir gıdayı, bir yiyeceği sevmediğinde bu gerçek fikir değil, bir etkilenme veya zorlanma sonucu oluyor. Yani çocuğu yemesi veya içmesi için zorlarsan o çocuk o gıdayı bir daha tüketmeyebiliyor. O yüzden çocukları serbest bırakmak, sıkmamak, o gıdayı farklı tarif ve formlarda denemelerini sağlayarak onlara sevdirmek lazım. Hele ki konu beslenme için olmazsa olmazlardan süt ise….

Arkadaşımla sohbet ettiğimizde  çekinerek ambalajlı sütleri pek kullanmak istemediğini söyledi. Nedenini sorduğumda ise besin değerinindüşük olduğunu duyduğunu ama bunu da araştırmadığını, tamamen kendi fikri olduğunu söyledi. Hızlıca bir google’layarak onunla birkaç araştırmayı paylaştım.  Çıkan sonuçlar,onu şaşırttığı kadar beni de şaşırttı. Zira bilmediğim bir sürü şey öğrendim. Bu vesileyle arkadaşıma da teşekkür ederim yeni şeyler öğrenmemi sağladığı için. 



Araştırmam sonucunda edindiğim bilgileri kısaca sizinle de paylaşmak istedim. Süt özelikle 1-4 yaş döneminde zihinsel gelişime katkı sağlıyor. Çocukluk ve ergenlik döneminde güçlü kemik ve diş oluşumunu sağlıyor.  Sonraki dönemlerde yani gebelik ve emzirme dönemlerinde bebeğin sağlıklı gelişimi için gerekli vitamin ve minerallerin vücuda alınmasına ve bebeğin kemik gelişimine yardımcı oluyor. 

Hamilelik dönemlerinde annelerin çoğunda yaşanan kemik ve diş problemlerinin oluşumunu önlüyor. Yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde ise yaşanması olası olan kemik problemlerinin önüne geçilmesinde etkili rol oynuyor. Vücudun ihtiyaç duyduğu protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini gibi birçok besin öğesini de içinde barındıran süt sağlıklı ve kaliteli yaşamın anahtarı diyebiliriz. Eğer siz de yaşamınızı daha kaliteli sürdürmek, olası sağlık problemlerinin önüne geçmek istiyorsanız her gün az 2 bardak süt ve 1 porsiyon süt ürünü tüketmenizi öneririm. Uzmanlar yetişkin ve yaşlıların da ortalama 2 bardak süt içmelerini öneriyorlar. Hal böyle olunca aslında sütün günlük beslenmemizde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.



Ambalajlı Sütler Nasıl üretiliyor?

Ambalajlı sütler, ısıl İşlem Görmüş İçme Sütleri Tebliği’ne uygun ısıl işlem geçirerek ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından onaylanan tesislerde üretiliyor. 

Isıl işlem, dünya çapında tüm sütlere uygulanan bir yöntemmiş meğer. Bu işlemin  amacı, sütün besleyiciliğinden ve içeriğindeki vitaminlerinden de herhangi bir kayba uğramadan, insanlarda ciddi hastalık riski oluşturabilecek etkenlerin tamamen uzaklaştırılmasıymış. 

Bu arada aranızda çiğ süt kullanan varsa diye çok ama çok önemli bir bilgi eklemek istiyorum. Çiğ olarak tüketime sunulan açıkta satılan sütler biliyorsunuz sokakta, dükkan önlerinde, mağaza kapılarında filan satılıyor. E tabii soğuk zincir de hak getire! Bu sütlerde soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artıyor. Bu zararlı mikroorganizmaların uzaklaştırılması amacıyla evlerde kontrolsüz bir şekilde uzun süre kaynatılıyor ve bu yüzden vitamin-mineral kayıpları ambalajlı sütlere göre daha fazla oluyor.

Özetlemek gerekirse; kendi sağlığınız ve çocuğunuzun sağlığı için her yerden süt almayın, çiğ süt almayın, denetimden geçmeyen sütü doğal sözüne kanıp eve sokmayın. Çocuklarınızı da onu sevmiyor, bunu sevmiyor diye şartlandırmayın. Sadece neyi nasıl sunacağınızı bilin ve çocuğunuza, yeni şeyler denemesi ve sevmesi için her zaman şans verin. 

Çocuğunuza sütü sevdirecek bir tarifle bu yazımı sonlandırıyorum..


Şimdiden hepinize afiyet olsun.

Çilekli& muzlu Smootie Tarifi:

• 10 adet çilek,
• Yarım olgunlaşmış muz
• 1/2 bardak kutu süt, 
• 2 küp buz.
• Çocuklar için hazırlıyorsanız 1 tatlı kaşığı bal
Yukarıdaki karışımı 1 dakika blender’dan geçirin ve şahane bir yaz içeceğiniz hazır! 


Bir boomads advertorial içeriğidir.

                                                  

                                          





''Daha iyi bir yolculuğa” ilkesiyle hareket eden Shell, dünyanın dört bir yanındaki istasyonlarıyla yolu Shell’den geçen gerçek hikayelere ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
                                    

18 Aralık Pazar günü "Slow Food Türkiye/Fikir Sahibi Damaklar"  ve  Begüm Atakan ile Toprak Ana gününde İstanbul'un turşusunu kurmuştuk. Kurduğumuz turşular oldu, üzerinden 1 aydan fazla geçti yedik bile ama ben daha ancak yazabiliyorum bugünü :)


Meis (Kızılhisar, Kastellorizo, Megisti) Adası; 1991 yılında İtalyan "Mediterraneo" isimli filmin burada çekilmesi ve filmin "Yabancı Dilde En İyi Film" Akademi Ödülü'nü kazanmasıyla dünyaca tanınan bir ada haline gelir.


Geçmişin görkemli ve önemli, şimdinin de 400 nüfuslu, Yunanistan'ın en küçük adalarından biri olan Meis, Kaş/Antalya’ya sadece 2.1 km uzaklıkta, feribot yolculuğu 20 dk sürüyor. Turkcell çekiyor, halk az da olsa Türkçe biliyor ve hesabı TL ile ödeyebiliyorsunuz. 

Meis, Rodos'a bağlı ve 118 km uzağında. Feribot ve havayoluyla bağlantısı var. Hem bu sebeple hem de Kaş’a olan bu denli yakınlığı sebebiyle yıllardır göçmen/mültecilerin kaçmak için en çok tercih ettiği adalardan biri. 

OOTD: Elbise:Vakkorama, Gözlük:RayBan,
Terlik:Birkenstock, Çanta:Botkier


Adada en önemli uğraş sünger avcılığıyla birlikte az miktarda da üzüm ve zeytin yetiştiriciliği. Büyük geçim kaynağı ise, tabi ki turizm. Adadaki tek yerleşim yeri de doğu kıyısı yani Kastellorizo (Megisti) köyü. 


Başta dediğim gibi Meis çok küçük bir ada, bu sebeple çoğu tatilciler buraya günübirlik seyahati tercih ediyor. Adada fazla otel seçeneği olmadığından konaklama ücretleri de diğer Yunan adalarına göre biraz daha pahalı. 


Sakinliği ve sıcaklığıyla bizi kalbimizden vuran Meis'de, 2 gece 3 gün kalmayı tercih ettik. Sessiz ve sakin, tam bir dinlence tatili oldu. Huzura doyduk. booking.com dan bulup yer ayırttığımız Poseidon; yeterli kahvaltısı, şahane manzarası ve her biri özenle dekore edilmiş odalarıyla en güzel otellerdendi. 


MEIS ADASI'NDA NELER YAPILIR?

OOTD: Elbise: H&M, Bikini:Accessorize, Terlik: Crocs
LİMANİ (MEIS LİMANI)
Öncelikle bol bol yüzülür :) Meis U şeklinde bir liman ve heryerinden denize atlamak mümkün. Su hep temiz ve berrak. Poseidon’un kendi şezlongları olduğundan biz ilk gün “U” limanın “Mesigti Otel” tarafından girdik, ama feribotun yanaştığı tarafta, en uçta Osmanlı Cami var. Onun önünde de beach bar ve şezlonglar yer alıyor. Burası da yüzmek için güzel bir alternatif. Limanı boydan boya yürümek max. 1,7 km. Ama adada herşey görsel olarak çok estetik ve güzel göründüğünden 20 dakikalık yolu 1 saatte anca yürüyorsunuz.


RESTORANLAR

Adada Meis Limanı boyunca sıra sıra denize karşı bir sürü küçük küçük restoran var. Akşamüstü oldu mu herbiri tek tek özenle masaları hazırlayıp, 16:00 feribotuyla dönmemiş olan tatilcileri beklemeye başlıyorlar. Tüm restoranlarda masalar denizin kenarında, sade, temiz ve özenli; yemekler taze ve lezzetli.


Biz, 2 gece 3 gün kalınca tabi, akşam-gündüz derken birçok restoranı deneme fırsatımız oldu. Önceden gelen arkadaşlarımdan aldığım tavsiyeler üzerine benim de favorilerim; Lazarakis, Alexandra's, Athena, St. George Beach Restoran. 

Athena'nın "jumbo karides"leri                              St. George'un "çıtır karides" ve "nohut köftesi"
Lazarakis’de “ahtapot ızgara”, 
Alexandra’s da “kalamar dolma”












DENİZ, KUM, GÜNEŞ
Meis’e gelince mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri kesinlikle Mavi Mağara(Blue Cave). Mağaraya ulaşım küçük teknelerle sağlanıyor, tekneler 5-6 kişilik ve kişi başı ücret 10€.  Ne kadar erken yola çıkarsanız, yüzme şansı o kadar artıyor.  Bu sebeple de kaptan Antonis ile Mavi Mağara’ya doğru yolculuğumuz saat sabah 10:00’da bizi teknede bekleyen 4 kişiyle birlikte başladı. Kısa süren bir yolculuktan sonra Mavi Mağara'ya ulaştık. Denizden bakıldığında çok dar bir girişi olan bir mağaraya tekneyle girmedik, Antonis bizi girişte bekledi. 

İçerisi büyüleyici bir yer. Deniz mavi değil, lacivert değil fosforlu ışıl ışıl parlayan bir mavilikte ve ummadığımız bir derinlikle. Mağaranın içerideki tavan yükseliği de girişin aksine çok yüksek. Tam bir görsel şölen, fantastik bir filmde kahraman gibi hissediyor insan kendini. 
Mavi Mağara Girişi

AYA YORGİ & ST. GEORGE BEACH


Aya Yorgi Meis’in kıyısında minicik bir ada, 5 dk’da Meis Limana ulaşabiliyorsunuz. Mavi Mağara sonrası isteyenleri kaptanlar buraya bırakıyor, geri dönmek istediğiniz saatte de geri alıyorlar. Şezlong ve şemsiye iki kişi için 6 Euro. İsterseniz 1 saat oturun, isterseniz tüm gün yatın, farketmiyor. Deniz pırıl pırıl, ama sığ. Kumsal yok, yer yer kayalık yer yer yosun ve kum akvaryum gibi bir deniz. Sıcaklığı tam tadında ne soğuk ne sıcak şurup gibi derler ya aynen öyle işte. Tesis, "Yabancı Damat" modelinde evlilikleri olan genç bir çift tarafından işletiliyor. Yemekler harika; çıtır mini karides, kalamar ve nohut köftesi. Siparişte özellikle nohut köftesi atlanmamalı, ilginç ve güzel bir lezzet. 

SOKAKLAR

Adanın çarşısı zengin değil. Alışveriş için birkaç butik, hediyelik eşya dükkanı ve bir iki market var. Ama göz atmakta fayda var, değişik şeyler bulunabilir. Ara sokaklar çok güzel, tablo gibi; küçük ve sevimli evler, pansiyonlar, butik oteller göreceksiniz. Sokaklara dalın-çıkın-keşfedin, fotoğraf çekmeye doyamayacaksınız, büyüleneceksiniz. 
Meis ara sokaklar

CASTEL ROSSO (KIRMIZI KALE)

Kaleden Meis Limanı


“Kastellorizo” (Castel Rosso ya da Kırmızı Kale) ismi; hem Meis Adası’na hem de kaleye eski kaleden kalan taşlar gün batımında kırmızı göründüğü için verilmiş. Bugünki kale, 14.yy’da haçlı seferlerinden sonra kurulan savaşçı rahip tarikatı "Saint Jean Şövalyeleri" tarafından M.Ö.4. Y.Y.’ dan kalan eski kale kalıntıları üzerine yapılmış ve kullanılmış. 





MANDRAKİ LİMANI

Meis’in girişindeki ana liman olan Limani dışında bir de daha çok balıkçıların kullandığı bir ikinci liman var; Mandraki Limanı. Denizin pek güzel olduğu söylenemez, yer yer kayalık ve yosunlu ama buradan da girenler, sahilde keyif yapanlar var.  Yine ara sokalarda turlayıp, kalenin oradan limanı seyredebilirsiniz. 
OOTD: Etek: H&M, T-shirt: Mango, Terlik: Birkenstock
İnsanın Meis’e doyması mümkün değilmiş gibi geliyor, resmen mest olduk. Artık Kaş’a her gelişte Meis’e de uğramak şart oldu.

Seneye yine görüşmek üzere Meis!


                                                         Daha fazla fotoğraf için instagram : @ilgnnrn ve @brzyemekbrztasarim

                         #fashion #style #fisheye #iphone6s #photography #gezi #seyahat #tatil #kesif #Avrupa #Yunanistan #Meis #Yunan #adalar